Dara Antik Kenti, Doğunun Efesi
Erken Bizans döneminde Dara, Mezopotamya'nın kuzeyinde, Pers Sasani İmparatorluğu sınırına yakın bir yerde bulunan önemli bir kaleydi.
Gezginler Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Mardin ilini ziyaret ettiklerinde genellikle tek bir yeri, yani ilin mekezini görmeleri gerektiğini düşünürler. Ancak, bölgede nispeten az bilinen veçok ilginç kalıntıları bulunan Dara Antik Kenti de vardır. Erken Bizans döneminde Dara, Mezopotamya'nın kuzeyinde, Pers Sasani İmparatorluğu sınırına yakın bir yerde bulunan önemli bir kaleydi. Bu stratejik konumu nedeniyle, MS 6. yüzyılda Dara, en önemlisi MS 530 yılında yapılan ünlü Dara Savaşı olmak üzere birçok askeri çatışmaya tanık olmuştur. Mardin'e giderseniz, Dara'ya da gitmeyi deneyin ve kesinlikle bu geziden pişman olmayacaksınız.
Tarihsel Arka Plan
Bizans İmparatoru Anastasius (MS 491-518) döneminde, 60 yıldan fazla süren barış döneminin ardından İran'la ciddi bir çatışma patlak verdi. Bu savaş MS 502'den 506'ya kadar sürmüş ve Anastasya Savaşı olarak bilinmiştir. Bu, sonraki yüzyıl boyunca her iki imparatorluğu da harap eden uzun bir dizi silahlı çatışmanın başlangıcı oldu. Anastasya Savaşı Bizans silahlı kuvvetlerinin zayıflığını ortaya koymuş ve başarısızlıktan sorumlu generaller, yenilgilerini bölgede Bizans İmparatorluğu'na ait sağlam bir askeri üssün bulunmamasına bağlamışlardı. Bu arada Persler, Nisibis (şimdiki Nusaybin) kenti yakınlarında güçlü bir kaleye sahiptiler. Bu nedenle İmparator Anastasius, doğudaki Pers birliklerinin katılımı nedeniyle savaşta bir anlık duraksamadan yararlanarak Dara köyünde bir kale inşa edilmesini emretti. Bu yer Nusaybin’in 18 km batısında ve İran sınırından sadece 5 km uzaklıkta yer alıyordu. Bu yerde yapılaca kale, askeri bir üs olarak hizmet verecek ve sınır bölgelerini koruyacaktı. Kalenin inşaatında Mezopotamya'nın dört bir yanından gelen duvar ustaları çalışmış ve iş çok hızlı ilerlemişti. Dara şehiri, kalesi en yüksek tepede olmak üzere üç tepe üzerine kurulmuştu. Ayrıca büyük depolar, su sarnıçları ve hamamlar da inşa edildi. Bu yeni yerleşime Bizanz imparatorunun onuruna Anastasiopolis adı verildi ve Bizanz’ın Mezopotamya eyaletinin başkenti olarak kuruldu.









Ne yazık ki, kalenin inşası sırasındaki acele nedeniyle duvarlarının kalitesiz olduğu anlaşıldı ve şiddetli hava koşulları sorunu hızla kötüleştirerek surların uzun kısımlarını tahrip etti. Bu nedenle İmparator I. Justinianus (MS 527-565) Dara'daki kapsamlı surların onarımını finanse etmek zorunda kalmıştı. Ayrıca, İmparator I. Justinianus, iç duvarın yüksekliğinin 20 metreye çıkarılmasını da emretti. Kuleler güçlendirildi ve 30 metre yüksekliğe ulaşacak şekilde genişletildi. Dara'nın savunmasını güçlendirme işini bitirmek için bir hendek kazıldı ve suyla dolduruldu. Dahası, Dara'da çalışan mühendisler İmparatorun emriyle yakındaki Cordes nehrinin yatağını değiştirerek şehrin içinden akmasını sağladılar. Bunu, nehrin sularını şehre ulaştıran bir kanal kazarak başardılar. Bu sayede Dara, içme suyuna neredeyse sınırsız erişim elde etti. Buna ek olarak, kanal yeraltından geçtiği ve nehri şehrin 65 km kuzeyinde yüzeye yönlendirdiği için, kuşatma sırasında potansiyel işgalcilerin suya erişimini ciddi şekilde sınırlandırmıştı. Gerçekten de böyle bir çözüm, Perslerle yapılan uzun süreli savaşlar sırasında Dara şehrini birkaç kez işgalden kurtarmıştır.
Geçmişte şehri tehdit eden sel baskınlarını önlemek için, mühendislik tarihinde türünün ilk örneklerinden biri olan muhteşem bir kemer baraj inşa edildi. Ne yazık ki bu barajın yeri hâlâ bilinmiyor. Buna ek olarak, aynı zamanda ordu için kışlalar ve iki yeni kilise de dahil olmak üzere daha fazla yapı inşa edildi: bu kiliseler Büyük Kilise ve Aziz Bartholomew Kilisesi. Bu değişikliklerden sonra şehir, elbette İmparator Justinianus ile ilişkili yeni bir isim aldı ve o andan itibaren Iustiniana Nova olarak biliniyordu.
MS 530 yılında Dara yakınlarında bir savaş yapıldı. Bu savaş 526-532 yılları arasında Doğu Roma İmparatorluğu ile İran arasında yapılan ve İberya Savaşı olarak adlandırılan silahlı çatışmalardan biriydi. General Belisarius liderliğindeki Bizans ordusu neredeyse 100 yıl sonra ilk kez Perslere karşı önemli bir zafer kazandı. Bu sonuç, Belisarius'un bir yıl sonra Callinicum Savaşı'nda uğradığı yenilgiye rağmen, Bizans'a kuzey Mezopotamya'nın stratejik açıdan önemli bölgelerinin kontrolünü verdi. Bu yenilgi nedeniyle Belisarius görevinden alınarak Konstantinopolis'e geri çağrıldı ve ertesi yıl imparator Justinianus'a karşı başlatılan Nika ayaklanmalarını bastırdı. MS 540 ve 544 yıllarında, I. Hüsrev Anuşiruwan (ölümsüz ruh) liderliğindeki Pers ordusu Dara'ya başarısız bir şekilde saldırdı. Tüm tahkimatlara rağmen Dara ancak 574 yılında Persler tarafından fethedilmişti. Görünüşe göre Bizans İmparatoru II. Justinianus, Dara’nın düşüş haberini duyunca çılgına dönmüştü. Bizans, imaratorun 578'deki ölümüne kadar karısı Sophia ve evlatlık oğulları II. Tiberius Konstantin tarafından yönetildi.
Bu arada Pers ordusu batıya doğru yürüyüşüne devam etti, ancak I. Hüsrev'in ölümüyle Pers ordusu ileleyişini durdurdu. Perslerle 590 yılında yapılan barışın ardından şehir Sasani hükümdarı II. Hüsrev tarafından Bizanslılara iade edilmişti. Dara şehri, dokuz ay süren bir Pers kuşatmasının ardından 605 yılında yine aynı hükümdar II. Hüsrev tarafından yağmalanmıştır. Persler bu kez Dara'yı yerle bir etmeye karar vermişti.
Şehir 628 yılında Bizanslılar tarafından yeniden inşa edilmiş, ancak sadece 11 yıl sonra İslam'ı yeni kabul etmiş olan Araplar tarafından fethedilmişti. Dara 300 yıldan fazla bir süre Arapların elinde kaldı. 10. yüzyılda şehir Bizanslılar tarafından iki kez (942 ve 958'de) yağmalanmış, ancak bu topraklar üzerindeki sürekli kontrolü bir daha asla geri kazanamamışlardı. Bu dönemden itibaren Dara stratejik önemini kaybetmiş, bakımsız kalmaya başlamış ve sonunda terk edilmişti.









Günümüzde Dara
Bizans döneminde olduğu gibi günümüzde de Dara, Türkiye-Suriye sınırından sadece 7 km uzaklıkta, sınır bölgesinde yer almaktadır. Bugün Dara antik kenti Eski bir Bizans kalesinin kalıntıları, evlerin duvarlarındaki mimari unsurların varlığından da anlaşılacağı üzere, büyük ölçüde antik yapı malzemeleriyle inşa edilmiş olan Oğuz köyünde yer almaktadır.
Gezilecek Yerler
Mardin'den gelen 955 numaralı yoldan çıktıktan sonra, Oğuz köyünün girişinden önce, yolun sol tarafında kayaya oyulmuş taş basamaklar görülebilir. Bu manzara Mezopotamya zigguratlarını akla getirse de, aslında bunlar kölelerin Dara kalesini inşa etmek için kullanılan taş blokları kestiği eski taş ocaklarının kalıntılarıdır.
Köyün hemen girişinde, yolun sol tarafında, çitlerle çevrili bir nekropol bulunmaktadır. Mezarlar kayalara oyulmuştur. Birçoğu sade bir forma sahiptir, ancak varlıklı vatandaşlara ait birkaç mezar, genişliği ve süslemeleriyle dikkat çekmektedir. Mezarlar üç seviyede kireçtaşı kayalara oyulmuştur. Bazı mezarların üzerinde yazıtlar ve süslemeler görülebilir. Bizans döneminden kalma köprüyle birbirine bağlanan nehrin kurumuş yatağının yakınında birçok tarihi bina kalıntısı bulunmaktadır.
Ancak Dara'nın en büyük cazibesi, devasa su sarnıçlarının kalıntılarıdır. Bazıları yeraltında gizlidir ve bunlara erişim mümkündür ancak anahtarların sahibini bulmanız gerektiğinden zordur. Yerel çayevinin karşısında, açıkça görülebilen ve sadece kısmen bir çatı ile örtülmüş daha fazla sarnıç DA bulunmaktadır.
Köyde agoraya giden antik yol da bulunmaktadır, ancak agoranın kendisi şu anda çok kötü durumdadır. Köyün etrafında dolaşmak ve modern binaların duvarlarına gömülmüş antik yapı parçalarını aramak için biraz zaman ayırmaya değer.






Ziyaretçilere tüyolar
Dara harabeleri ziyaretçilere açıktır; hatta Türk okul gezilerini bile görebilirsiniz. Köyün hemen girişinde bir Bizans nekropolünün kalıntıları bulunmaktadır. Bu alan çitlerle çevrili olup Pazartesi hariç her gün sabah 8:30 ile akşam 6:30 saatleri arasında ziyarete açıktır. Giriş ücretsizdir ve girişteki bir tabela, ziyaretçilerden ücret almaya yönelik her türlü girişimin jandarmaya veya Mardin Müzesi yönetim kuruluna bildirilmesi gerektiğini ilan etmektedir. Antik Dara'dan geriye kalan yapılar, modern köyün binaları arasında yer almaktadır. Onları bulmak için Oğuz köyünde dolaşın. Köyde, nekropol girişinin karşısında yer alan tek bir restoran bulunmaktadır. En yakın konaklama seçenekleri Nusaybin (29 km) ve Mardin (34 km).
Ulaşım
Toplu taşıma ile: Mardin'den Oğuz'a günde en fazla üç minibüs vardır. Mardin'den taksiye binmek de mümkündür.
Yazar: Izabela Miszczak
https://turkisharchaeonews.net/site/dara
Yazarın kitapları (Books)
Çeviren ve yayına hazırlayan: Celal Öney